Tahrim - 66:7 Ey inkarcılar, bugün özür beyan etmeyin. Siz, ancak yapmış olduklarınızın karşılığını görmektesiniz.
Diriliş günü inkarcıların özürleri:
Müminun/23:104 Onlar orada perişan durumda iken, ateş de yüzlerini yalayacaktır.
تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ ف۪يهَا كَالِحُونَ
Müminun/23:105 Ayetlerim size okunmuyor muydu ve siz de onları yalanlamıyor muydunuz?
اَلَمْ تَكُنْ اٰيَات۪ي تُتْلٰى عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ
Müminun/23:106 "Rabbimiz," diyecekler, "Bizi talihsizliğimiz yendi; biz sapıtan bir toplum olduk."
قَالُوا رَبَّـنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْماً ضَٓالّ۪ينَ
Müminun/23:107 "Rabbimiz, bizi buradan çikar. Eger (eski durumumuza) dönersek artik biz gerçekten zalimleriz."
رَبَّـنَٓا اَخْرِجْنَا مِنْهَا فَاِنْ عُدْنَا فَاِنَّا ظَالِمُونَ
Müminun/23:108 Diyecek ki, "Sinin orada, benimle konuşmayın."
قَالَ اخْسَؤُ۫ا ف۪يهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ

Nisa/4:97 Kendilerine zulmedenlerin canlarını alırken melekler: "Ne halde idiniz," derler. "Bizler yeryüzünde ezilmiş kimselerdik," diye cevap verirler. "Allah'ın yeri geniş değil miydi ki oralara göç edeydiniz," derler. Onların yeri cehennem. O ne kötü bir dönüş noktası.
اِنَّ الَّذ۪ينَ تَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَالُوا ف۪يمَ كُنْتُمْۜ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَف۪ينَ فِي الْاَرْضِۜ قَالُٓوا اَلَمْ تَكُنْ اَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا ف۪يهَاۜ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراًۙ

Enam/6:23 Onların tek savunması şu olacak: "Rabbimiz Allah'a and olsun ki biz ortak koşmadık."
ثُمَّ لَمْ تَكُنْ فِتْنَتُهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا وَاللّٰهِ رَبِّنَا مَا كُنَّا مُشْرِك۪ينَ
Enam/6:27 Ateşin başında durduruldukları vakit onların "Keşke geri döndürülseydik de Rabbimizin ayetlerini (vahiy ve mucizelerini) inkar etmeseydik ve inananlardan olsaydık," dediklerini bir görsen!
وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ وُقِفُوا عَلَى النَّارِ فَقَالُوا يَا لَيْتَنَا نُرَدُّ وَلَا نُكَذِّبَ بِاٰيَاتِ رَبِّنَا وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ
Enam/6:130 Ey cinler ve insanlar topluluğu, size, ayetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşmanız konusunda sizi uyaran sizden elçiler gelmedi mi? "Kendimize karşı tanığız," dediler. Dünya hayatı onları aldattı ve inkarcı olduklarına dair kendi kendilerine karşı tanıklık ettiler.
يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ اٰيَات۪ي وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ قَالُوا شَهِدْنَا عَلٰٓى اَنْفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ اَنَّهُمْ كَانُوا كَافِر۪ينَ

Araf/7:53 Onun haberlerinin gerçekleşmesini mi bekliyorlar? Haberleri gerçekleştiği gün, onu daha önce önemsemeyenler, "Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişlerdi. Bizim için aracılık edecek bir şefaatçi var mı? Yahut, öncekinden farklı davranmak için geri gönderilsek," derler. Kişiliklerini yitirmişlerdir ve uydurdukları şeyler de onları terk etmiştir.
هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّا تَأْو۪يلَهُۜ يَوْمَ يَأْت۪ي تَأْو۪يلُهُ يَقُولُ الَّذ۪ينَ نَسُوهُ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّۚ فَهَلْ لَنَا مِنْ شُفَعَٓاءَ فَيَشْفَعُوا لَـنَٓا اَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذ۪ي كُنَّا نَعْمَلُۜ قَدْ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ۟

İbrahim/14:44 Halkı, azabın kendilerine geleceği gün konusunda uyar. Zalimler, "Rabbimiz bizi yakın bir süreye kadar ertele de senin çağrına katılalım ve elçilere uyalım," diyecekler. Oysa daha önce siz, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz?
وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّـنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۙ نُجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِـعِ الرُّسُلَۜ اَوَلَمْ تَكُونُٓوا اَقْسَمْتُمْ مِنْ قَبْلُ مَا لَكُمْ مِنْ زَوَالٍۙ

Müminun/23:99 Onlardan birine ölüm gelip çattığı zaman şöyle der: "Rabbim, beni geri döndürünüz."
حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِۙ
Müminun/23:100 "Ki terketmiş bulunduğum şeylerde erdemli işler yapayım." Hayır. Bu onun söylediği bir laftan ibarettir. Diriliş gününe kadar onların ardında bir engel vardır.
لَعَلّ۪ٓي اَعْمَلُ صَالِحاً ف۪يمَا تَرَكْتُ كَلَّاۜ اِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَٓائِلُهَاۜ وَمِنْ وَرَٓائِهِمْ بَرْزَخٌ اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ

Secde/32:12 Suçluları, Rab'leri huzurunda başlarını öne eğmiş durumda iken bir görseydin: "Rabbimiz, gördük ve işittik. Bizi döndür de erdemli davranalım. şimdi biz kesin olarak inandık."
وَلَوْ تَرٰٓى اِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُوا رُؤُ۫سِهِمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ رَبَّـنَٓا اَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَـالِحاً اِنَّا مُوقِنُونَ
Secde/32:29 De ki, "Zafer günü, inkarcılara inanmaları bir yarar sağlamıyacaktır; kendilerine bir başka şans da tanınmayacaktır."
قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنْفَعُ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا ا۪يمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ

Ahzab/33:66 Yüzleri ateşte çevrildiği gün, "Keşke Allah'a itaat etseydik, keşke elçisine itaat etseydik," derler.
يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا

Zümer/39:58 Yahut azabı gördüğü an, "Keşke ikinci bir şansım daha olsaydı da güzel davrananlardan olsaydım," demesin
اَوْ تَقُولَ ح۪ينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ اَنَّ ل۪ي كَرَّةً فَاَكُونَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ

Mümin/40:11 Diyecekler ki, "Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. şimdi günahlarımızı itiraf ettik. Buradan bir çıkış yolu var mı?"
قَالُوا رَبَّنَٓا اَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَاَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ اِلٰى خُرُوجٍ مِنْ سَب۪يلٍ
Mümin/40:84 Nihayet cezamızı gördüklerinde, "Artık SADECE Allah'a inandık ve ortak koşmuş olduklarımızı inkar ettik," derler-
فَلَمَّا رَاَوْا بَأْسَنَا قَالُٓوا اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِه۪ مُشْرِك۪ينَ

Şura/42:44 Allah kimi saptırmışsa, artık O'ndan sonra onun bir koruyucusu yoktur. Azabı gördüklerinde, zalimlerin, "Bizim için bir şans daha yok mu?" dediklerini görürsün.
وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ وَلِيٍّ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَتَرَى الظَّالِم۪ينَ لَمَّا رَاَوُا الْعَذَابَ يَقُولُونَ هَلْ اِلٰى مَرَدٍّ مِنْ سَب۪يلٍۚ

Münafikun/63:10 Size ölüm gelip de, "Rabbim keşke beni kısa bir süre için ertelesen de, yoksullara yardım ederek erdemlilerden olsam," demeden önce verdiğimiz rızıklardan yardım için verin.
وَاَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَٓا اَخَّرْتَـن۪ٓي اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۙ فَاَصَّدَّقَ وَاَكُنْ مِنَ الصَّالِح۪ينَ

Mülk/67:8 Neredeyse öfkeden patlayacak! İçine her ne zaman bir grup atılsa, oranın gardiyanları, "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" diye sordular.
تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ
Mülk/67:9 Onlar da dediler ki, "Evet, bize bir uyarıcı gelmişti, ama biz yalanladık ve, 'Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz tümüyle sapıtmışsınız,' dedik."
قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ
Mülk/67:10 "Dinleseydik veya aklımızı kullansaydık biz şu ateşin halkı içinde olmazdık," dediler.
وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ
Mülk/67:11 Böylece günahlarını itiraf ettiler. Ateşin halkı uzak olsunlar.
فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْۚ فَسُحْقاً لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ