Hud - 11:72 "Vay başıma gelenler," dedi, "Ben bir yaşlı kadın ve kocam da ihtiyar bir adam iken çocuk mu doğuracağım? Bu çok garip bir şey!"
69, 70...75 ayetleri bağlamında; İbrahim peygambere gelen konuklar (melekler) ile ilgili:
Zariyat/51:37 Acı azaptan korkacaklar için orada bir ders bıraktık.
وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ
Zariyat/51:36 Zaten orada bir evin dışında hiç bir müslüman bulmadık.
فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ
Zariyat/51:35 Sonra, orada inananlardan kim varsa çıkardık.
فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ ف۪يهَا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ
Zariyat/51:34 "Rabbin tarafından taşkınlar için işaretlenmiş olarak."
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِف۪ينَ
Zariyat/51:33 "Üzerlerine balçıktan taşlar göndermek için..."
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ ط۪ينٍۙ
Zariyat/51:32 Dediler ki, "Biz suçlu bir topluluğa gönderildik."
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ
Zariyat/51:31 (İbrahim:) "Ey elçiler asıl göreviniz nedir?" dedi.
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
Zariyat/51:30 Dediler ki, "Rabbin böyle söylemiştir. O Bilgedir, Bilendir."
قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ
Zariyat/51:29 Karısı hayret içinde, (hayretten) yüzüne vurarak, "Kısır bir yaşlı kadın!" dedi.
فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ
Zariyat/51:28 Onlardan bir korku duydu. Bunun üzerine onlar, "Korkma" dediler ve ona bilgin bir oğul müjdelediler.
فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ
Zariyat/51:27 Onu onların önüne sürüp, "Yemez misiniz?" dedi.
فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ
Zariyat/51:26 Ailesine yöneldi ve sonra semiz bir buzağı ile geldi.
فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ
Zariyat/51:25 Onun huzuruna girmişlerdi ve "Selam (barış)" demişlerdi. O da, "Selam size, yabancılar!" demişti.
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
Zariyat/51:24 İbrahim'in ağırlanan konuklarının haberini aldın mı?
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ

Hicr/15:77 Bunda, inananlar için bir işaret vardır.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ
Hicr/15:75 Bunda, inceleyip araştıranlar için dersler vardır.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ
Hicr/15:74 Onun altını üstüne getirdik. Üzerlerine çamurdan yapılmış sert taşlar indirdik.
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ
Hicr/15:73 Tan ağarırken onları felaketli bir gürültü yakaladı.
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِق۪ينَۙ
Hicr/15:72 Ne yazık ki onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı.
لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
Hicr/15:71 "İşte benim kızlarım," dedi, "İlla da istiyorsanız!"
قَالَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ٓي اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَۜ
Hicr/15:70 "İnsanlarla diyalog kurmaktan seni menetmemiş miydik," dediler.
قَالُٓوا اَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَم۪ينَ
Hicr/15:68 "Bunlar konuklarımdır, sakın beni utandırmayın."
قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ
Hicr/15:66 'Şu halk, sabahleyin yok edilecektir' şeklindeki emri kendisine bildirdik.
وَقَضَيْنَٓا اِلَيْهِ ذٰلِكَ الْاَمْرَ اَنَّ دَابِرَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَقْطُوعٌ مُصْبِح۪ينَ
Hicr/15:65 "Geceleyin ailenle birlikte çık. Arkalarından izle ve hiç biriniz arkaya bakmasın. Size emredilen yere gidin."
فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَاتَّبِـعْ اَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ
Hicr/15:64 "Sana gerçeği getirdik, biz elbette doğru konuşuyoruz."
وَاَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ
Hicr/15:63 Dediler ki: "Onların kuşkulandıkları şeyi sana getirdik."
قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا ف۪يهِ يَمْتَرُونَ
Hicr/15:60 "Yalnız karısı hariç; onun geride kalanlardan olmasını kararlaştırdık," dediler.
اِلَّا امْرَاَتَهُ قَدَّرْنَٓاۙ اِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِر۪ينَ۟
Hicr/15:58 "Biz, suçlu bir topluma gönderildik;"
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ
Hicr/15:57 "Ey elçiler, göreviniz nedir," dedi.
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
Hicr/15:56 "Sapıklardan başka Rabbinin rahmetinden kim umut keser," dedi.
قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ مِنْ رَحْمَةِ رَبِّه۪ٓ اِلَّا الضَّٓالُّونَ
Hicr/15:55 "Sana gerçeği müjdeledik, umudunu kesme," dediler.
قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْقَانِط۪ينَ
Hicr/15:54 "İyice yaşlanmışken beni mi müjdeliyorsunuz! Beni ne ile müjdeliyorsunuz," dedi.
قَالَ اَبَشَّرْتُمُون۪ي عَلٰٓى اَنْ مَسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ
Hicr/15:53 "Endişelenme, biz sana bilgin bir oğul müjdesini veriyoruz," demişlerdi.
قَالُوا لَا تَوْجَلْ اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ
Hicr/15:52 Onun yanına varıp, "Selam!," demişlerdi. O da, "Biz sizden korkuyoruz," demişti.
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ اِنَّا مِنْكُمْ وَجِلُونَ