Zariyat - 51:25
Onun huzuruna girmişlerdi ve "Selam (barış)" demişlerdi. O da, "Selam size, yabancılar!" demişti.
24, 25...34 ayetleri bağlamında; İbrahim'e gelen konuklar (melekler) ile ilgili:
Hud/11:69
Elçilerimiz İbrahim'e müjdeyi götürdüklerinde "Selam!" (Barış olsun) dediler. O da "Selam!," dedi ve hemen (onlara) kızartılmış bir buzağı sundu.
وَلَقَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُنَٓا اِبْرٰه۪يمَ بِالْبُشْرٰى قَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ سَلَامٌۚ فَمَا لَبِثَ اَنْ جَٓاءَ بِعِجْلٍ حَن۪يذٍ
Hud/11:70
Ellerinin ona uzanmadığını görünce, durumlarını beğenmedi; içine bir korku düştü. "Korkma," dediler, "Biz Lut'un halkına gönderilmiş bulunuyoruz."
فَلَمَّا رَآٰ اَيْدِيَهُمْ لَا تَصِلُ اِلَيْهِ نَكِرَهُمْ وَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْ اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمِ لُوطٍۜ
Hud/11:71
Ayakta duran karısı gülünce biz de ona (ibrahim'e) İshak'ı ve İshak'ın ardından Yakub'u müjdeledik.
وَامْرَاَتُهُ قَٓائِمَةٌ فَضَحِكَتْ فَبَشَّرْنَاهَا بِاِسْحٰقَۙ وَمِنْ وَرَٓاءِ اِسْحٰقَ يَعْقُوبَ
Hud/11:72
"Vay başıma gelenler," dedi, "Ben bir yaşlı kadın ve kocam da ihtiyar bir adam iken çocuk mu doğuracağım? Bu çok garip bir şey!"
قَالَتْ يَا وَيْلَتٰٓى ءَاَلِدُ وَاَنَا۬ عَجُوزٌ وَهٰذَا بَعْل۪ي شَيْخاًۜ اِنَّ هٰذَا لَشَيْءٌ عَج۪يبٌ
Hud/11:73
"Allah'ın işine mi şaşıyorsun," dediler, "Allah'ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinizedir ey ev halkı. O Övgüye En Layıktır, Yücelerin Yücesidir."
قَالُٓوا اَتَعْجَب۪ينَ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِ رَحْمَتُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمْ اَهْلَ الْبَيْتِۜ اِنَّهُ حَم۪يدٌ مَج۪يدٌ
Hud/11:74
İbrahim'den korku gidip kendisine bu müjde verilince Lut halkı hakkında bizimle tartışmaya başladı.
فَلَمَّا ذَهَبَ عَنْ اِبْرٰه۪يمَ الرَّوْعُ وَجَٓاءَتْهُ الْبُشْرٰى يُجَادِلُنَا ف۪ي قَوْمِ لُوطٍۜ
Hud/11:75
Doğrusu, İbrahim çok yumuşak, çok duygulu ve sürekli (Tanrı'ya) yönelen biriydi.
اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ لَحَل۪يمٌ اَوَّاهٌ مُن۪يبٌ
Hud/11:76
"Bundan vazgeç İbrahim. Rabbinin emri gelmiş bulunuyor; onlar önlenemez bir azaba mahkum olmuşlardır."
يَٓا اِبْرٰه۪يمُ اَعْرِضْ عَنْ هٰذَاۚ اِنَّهُ قَدْ جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَۚ وَاِنَّهُمْ اٰت۪يهِمْ عَذَابٌ غَيْرُ مَرْدُودٍ
Hud/11:77
Elçilerimiz Lut'a gelince, onlara kötü davranıldı. Bu durum (Lut'un) canını sıktı ve (kendi kendine), "Bu, zor bir gün olacak," dedi.
وَلَمَّا جَٓاءَتْ رُسُلُنَا لُوطاً س۪ٓيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعاً وَقَالَ هٰذَا يَوْمٌ عَص۪يبٌ
Hud/11:78
Halkı koşarak oraya geldiler; günah işlemeyi adet haline getirmişlerdi. "Ey halkım, işte kızlarım, onlar sizin için daha temizdir. Allah'ı sayın, konuklarım önünde beni rezil etmeyin. İçinizde aklı başında bir adam yok mu," dedi.
وَجَٓاءَهُ قَوْمُهُ يُهْرَعُونَ اِلَيْهِ وَمِنْ قَبْلُ كَانُوا يَعْمَلُونَ السَّيِّـَٔاتِۜ قَالَ يَا قَوْمِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ي هُنَّ اَطْهَرُ لَكُمْ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ ف۪ي ضَيْف۪يۜ اَلَيْسَ مِنْكُمْ رَجُلٌ رَش۪يدٌ
Hud/11:79
"Bilirsin ki senin kızlarına bizim bir ihtiyacımız yok. Sen bizim ne istediğimizi iyi bilirsin," dediler.
قَالُوا لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا ف۪ي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّۚ وَاِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُر۪يدُ
Hud/11:80
(Lut:) "Keşke size gücüm yetseydi veya güçlü dostlara sahip olsaydım," dedi.
قَالَ لَوْ اَنَّ ل۪ي بِكُمْ قُوَّةً اَوْ اٰو۪ٓي اِلٰى رُكْنٍ شَد۪يدٍ
Hud/11:81
(Melekler) "Ey Lut," dediler, "Biz, Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana dokunamazlar. Aileni gecenin bir anında yürüyüşe çıkart, sizden hiç kimse geriye bakmasın; fakat senin karın istisna. Ötekilerin başına gelecek olanlar onun da başına gelecektir. Onların belirlenmiş zamanı sabahtır. Sabah yakın değil mi?"
قَالُوا يَا لُوطُ اِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَنْ يَصِلُٓوا اِلَيْكَ فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ اِلَّا امْرَاَتَكَۜ اِنَّهُ مُص۪يبُهَا مَٓا اَصَابَهُمْۜ اِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُۜ اَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَر۪يبٍ
Hud/11:82
Emrimiz gelince onun üstünü altına getirdik, üzerlerine sertleşmiş kat kat taş yağdırdık.
فَلَمَّا جَٓاءَ اَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۙ مَنْضُودٍۙ
Hud/11:83
Zalimleri bulsun diye Rabbin tarafından belirlenmiş (taşlar)..
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَۜ وَمَا هِيَ مِنَ الظَّالِم۪ينَ بِبَع۪يدٍ۟
Hicr/15:52
Onun yanına varıp, "Selam!," demişlerdi. O da, "Biz sizden korkuyoruz," demişti.
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ اِنَّا مِنْكُمْ وَجِلُونَ
Hicr/15:53
"Endişelenme, biz sana bilgin bir oğul müjdesini veriyoruz," demişlerdi.
قَالُوا لَا تَوْجَلْ اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ
Hicr/15:54
"İyice yaşlanmışken beni mi müjdeliyorsunuz! Beni ne ile müjdeliyorsunuz," dedi.
قَالَ اَبَشَّرْتُمُون۪ي عَلٰٓى اَنْ مَسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ
Hicr/15:55
"Sana gerçeği müjdeledik, umudunu kesme," dediler.
قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْقَانِط۪ينَ
Hicr/15:56
"Sapıklardan başka Rabbinin rahmetinden kim umut keser," dedi.
قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ مِنْ رَحْمَةِ رَبِّه۪ٓ اِلَّا الضَّٓالُّونَ
Hicr/15:58
"Biz, suçlu bir topluma gönderildik;"
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ
Hicr/15:60
"Yalnız karısı hariç; onun geride kalanlardan olmasını kararlaştırdık," dediler.
اِلَّا امْرَاَتَهُ قَدَّرْنَٓاۙ اِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِر۪ينَ۟
Hicr/15:62
(Lut:) "Siz, bizce tanınmayan bir topluluksunuz," dedi.
قَالَ اِنَّكُمْ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
Hicr/15:63
Dediler ki: "Onların kuşkulandıkları şeyi sana getirdik."
قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا ف۪يهِ يَمْتَرُونَ
Hicr/15:64
"Sana gerçeği getirdik, biz elbette doğru konuşuyoruz."
وَاَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ
Hicr/15:65
"Geceleyin ailenle birlikte çık. Arkalarından izle ve hiç biriniz arkaya bakmasın. Size emredilen yere gidin."
فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَاتَّبِـعْ اَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ
Hicr/15:66
'Şu halk, sabahleyin yok edilecektir' şeklindeki emri kendisine bildirdik.
وَقَضَيْنَٓا اِلَيْهِ ذٰلِكَ الْاَمْرَ اَنَّ دَابِرَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَقْطُوعٌ مُصْبِح۪ينَ
Hicr/15:68
"Bunlar konuklarımdır, sakın beni utandırmayın."
قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ
Hicr/15:70
"İnsanlarla diyalog kurmaktan seni menetmemiş miydik," dediler.
قَالُٓوا اَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَم۪ينَ
Hicr/15:71
"İşte benim kızlarım," dedi, "İlla da istiyorsanız!"
قَالَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ٓي اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَۜ
Hicr/15:72
Ne yazık ki onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı.
لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
Hicr/15:73
Tan ağarırken onları felaketli bir gürültü yakaladı.
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِق۪ينَۙ
Hicr/15:74
Onun altını üstüne getirdik. Üzerlerine çamurdan yapılmış sert taşlar indirdik.
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ
Hicr/15:75
Bunda, inceleyip araştıranlar için dersler vardır.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ
Zariyat/51:24
İbrahim'in ağırlanan konuklarının haberini aldın mı?
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ
Zariyat/51:25
Onun huzuruna girmişlerdi ve "Selam (barış)" demişlerdi. O da, "Selam size, yabancılar!" demişti.
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
Zariyat/51:26
Ailesine yöneldi ve sonra semiz bir buzağı ile geldi.
فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ
Zariyat/51:27
Onu onların önüne sürüp, "Yemez misiniz?" dedi.
فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ
Zariyat/51:28
Onlardan bir korku duydu. Bunun üzerine onlar, "Korkma" dediler ve ona bilgin bir oğul müjdelediler.
فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ
Zariyat/51:29
Karısı hayret içinde, (hayretten) yüzüne vurarak, "Kısır bir yaşlı kadın!" dedi.
فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ
Zariyat/51:30
Dediler ki, "Rabbin böyle söylemiştir. O Bilgedir, Bilendir."
قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ
Zariyat/51:31
(İbrahim:) "Ey elçiler asıl göreviniz nedir?" dedi.
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
Zariyat/51:32
Dediler ki, "Biz suçlu bir topluluğa gönderildik."
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ
Zariyat/51:33
"Üzerlerine balçıktan taşlar göndermek için..."
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ ط۪ينٍۙ
Zariyat/51:34
"Rabbin tarafından taşkınlar için işaretlenmiş olarak."
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِف۪ينَ
Zariyat/51:35
Sonra, orada inananlardan kim varsa çıkardık.
فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ ف۪يهَا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ
Zariyat/51:36
Zaten orada bir evin dışında hiç bir müslüman bulmadık.
فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ
Zariyat/51:37
Acı azaptan korkacaklar için orada bir ders bıraktık.
وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ